1 Ağustos 2012 Çarşamba

Midilli Günlüğü

saat 09:00 Teknenin hareket saati. Tekne yavaş yavaş motorlarını çalıştırmaya başlyor. Güzel bir Ayvalık sabahında çarşaf gibi bir deniz, eski taş Ayvalık evleri ve Ayvalığın eşssiz güzellikteki evlerine selam göndererek rotamızı Midilli'ye doğru çeviriyoruz... 




Midilli-Ayvalık arası 1.5 saat. Ayvalık'tan sabah 09:00 akşam ise 19:00'da kalkan teknelerle Midilli'ye gidebilirsiniz. Gitmeden önce hakkında hiçbir şey bilmediğim, gittiğimde ise engin bir tarihle ve yaşanmışlıkla karşılaştığım Midilli'ye hayran kaldım. Daha önceleri Mübadele hikayelerini, oradaki insan hikayelerini çok dinlemişliğim vardır.. Ancak insan oraya gittiğinde, o atmosferi yaşadığında daha farklı oluyormuş, daha iyi anlıyormuş...




Uzaktan Ayvalık adası göz kırpmaya başlıyor. İlk olarak bizi eskiden beri "yıkılmaz" olarak bilinen heybetli Midilli kalesi karşılıyor. Midilli kalesi eski dönemlerde sıkça korsanlar tarafından kuşatılmış,  fethedilmeye çalışılmış.. Motorun hızının da yavaş yavaş kesildiği sıralarda kalenin arka kısmında kocaman bir liman beliriyor...
Dalga kıranların arasından süzülüyoruz ana limana. İlk izlenim: tipik Yunan mimarisi, beyaz ve mavinin belirgin olduğu bir Grek hava... Limana ilk girer girmez ise Ayios Therapondas Kilisesi tüm ihtişamıyla karşılıyor. Kiliseyi çevrelemiş, sıra sıra dizilmiş evleri ile tipik bir Yunan adası Midilli.






Midilli'de kışları 85.000 kişi yaşıyormuş. İlk duyduğumda çok şaşırdım. Bu küçücük adada ne kadar çok kişi yaşıyor diye. Bu sayı yazın 3 katına çıkıyormuş.


Adaya ulaştığımızda hava sıcak mı sıcak. Adada en çok kullanılan ulaşım aracı olan  motorların sesini cır cır(ağustos böcekelri) böcekleri bastırıyor. Bu arada adada herkes motor kullanıyor. Hem pratik hem de ada şartlarına uygun gerçekten. Hatta geceleri insanlar şık şık giyinip motorlarla gece eğlenmeye gidiyorlar. Yani bir rahatlık, bir "cooluk" hakim.


Yunanlıların rahatlıkları bilinir. Her zaman duymuşuzdur "siesta" saatlerini. Ama adada fazlasıyla siesta yapıyor mağaza sahipleri, çarşıdaki dükkanlar. O yüzden gittiğinizde 2 ile 5 saatleri arasında alışverişe çıkmayın derim. Tüm çarşı ahalisi ya uykuya ya da denize gidiyor. Ben çarşının kapanmasına 1 saat kala yakalayabildim. Bu kısa dilim içinde de bu fotoğrafları çektim. 





Çarşının içerisinde birden çok antika dükkanı var. Bu da onlardan birinin vitrini.



Siz de bu saatlerde kendinize güzel bir öğle yemeği ziyafeti çekebilirsiniz. Midilli, adalar tavernaları ile ünlüdür. Ama öyle taverna deyince çalgılı çengili bir şey beklemeyin çünkü restoranların genel adı bu burada. Biz ilk gün Midilli'nin eski liman bölgesinde bir tavernaya oturduk. Şirin mi şirin küçücük bir mekan.  



Yunanlıların o rahatlığı "pinekleme ruh hali" hemen size geçiyor. Size önerebileceğim lezzetlerden ilki grek salata. 


Üzerine kocaman bir beyaz peynirle ikram edilen domates, soğan, yeşillikten oluşan bu salata fazla iştah açıcı. Üzerine de  Midilli'nin zeytinyağı oh mis gibi! Yazarken bile ağzım sulandı :) Bu arada hemen bir dipnot aktarayım adada 12.5 milyon zeytin ağacı bulunuyor. Varın siz düşünün buradan çıkan zeytinyağını ve lezzetini.) Ufak atıştırmalık olarak kabak çiçeği dolması, domates dolması ve ahtapot ısrarla tavsiye edilir. Yanında da elbette ki adanın meşhuuur uzosu Barbiyannis. 


Adada mutlaka uğramanız gereken yerlerden beri 1880'li yıllardan kalma Türk kahvesi Ermiş. 






Burada Grek kahvelerinizin yanında ada usülü irmik helvasını mutlaka tatmalısınız. Soğuk irmik helvası, içerisi üzümlü bir şekilde servis ediliyor. 

Şimdilik Midilli'den ilk izlenimler böyle. Bir diğer Midilli günlüğünde size Barbiyannis Uzo Fabrikasını, Molyvos'u ve Petra'yı anlatacağım. Beklemede kalın! 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder