22 Nisan 2014 Salı

1 Şehir 1 İnsan: Tallinn

Nisan ayında soğuk ülkelere doğru yol alıyoruz. "Baharda üşümek" enteresan! Rotamızda ise Baltık ülkelerinden Estonya var. Rehberimiz, daha önce de blogda playlistiyle konuk olan Kayahan Uluş. Kayahan bu kez  Estonya'nın başkenti Talinn'i gezdiriyor, favori adreslerini paylaşıyor. Tabi bir de Estonya'dan müzik favorilerini  paylaşmayı es geçmeden. 



3 Kelimeyle Tallinn*
Medeniyet, Soğuk, Tarih

Tallinn’de yapmaktan en çok keyif aldığın şey*
Kulağımda kulaklığım, boynumda fotoğraf makinem ile bütün Old Town’ı bıkmadan usanmadan defalarca dolaşmak.

Tallinn’deki favori adreslerin*

Kehrwieder Kohvicum
Tallinn’deki en sevdiğim mekân. Her zaman sessiz, sakin… Genellikle belli müşterilerinin olduğu cafe. Çoğu zaman tek başıma gitmeyi tercih ettiğim yer. Eğer yerini bilmiyorsanız ve yabancıysanız bulmanız imkânsıza hayli yakın… Bir evin bahçesine adım atıp küçük ve daracık kapıdan aşağı iniyorsunuz. Loş ışıklar, mumlarla aydınlatılan mekân oldukça mütevazı ve samimi bir hava yaratıyor. Koyu kahvesinin ya da bol çeşitli çaylardan birinin yanında mutlaka keklerinden de denemelisiniz. 

Mad Murphy’s Irish Pub & Grill
Tallinn’deki ikinci evim dediğim İrlanda barı. Old Town Square’de İrlanda Bayrakları ile kendini hemen belli eder. Hizmeti hızlı, fiyatları makul… Özellikle maç günleri ve hafta sonları inanılmaz kalabalık olur. Frenchfries ve yanında getirdikleri lezzetli sosu, Hot Steak Sandwich’i mutlaka denemelisiniz. 

III Draakon
Burası Old Town Square’deki Eski Belediye Binasının hemen altında Orta Çağ’daki gelenekleri yansıtmaya devam eden bir yer. İçeride hiçbir şekilde lamba yok, çalışanlar eski kıyafetleri ile servis yapıyorlar ve oldukça komikler! Mumlar ve Orta Çağ müzikleri eşliğinde sanki o zamanda yolculuk yapıyorsunuz. Kahvesi ve Geyik Çorbası denenmeli.

Kehrwieder Chocolaterie
Kohvicum’un daha çok bilineni ve adeta turistler için var olan cafe, restaurant ya da pub. (artık ne demek isterseniz) Kohvicum’un daha modern, daha titiz, daha büyük ve içinde alkol çeşitlerini barındırdığı menüsü ile hizmet veriyor. Keklerinin yanı sıra Tallinn’de içtiğim en güzel Irish Coffee buradaydı.

Kompressor
Old Town’da sokak arasındaki küçük bir restaurant. Genellikle pancake’i için gelinir. Ağzının tadını bilenlere duyurulur…

Hell Hunt
Eğer yanlış hatırlamıyorsam Tallinn’in ilk barı burası olması gerekiyor. Ya rahat koltuklarına yayılabilir ya da cam kenarındaki yüksek taburelere oturarak karın yağışını izleyebilirsiniz. Kendi adlarına çıkardıkları özel üretim Hell Hunt adı altında birkaç farklı (alkol oranına göre değişen) biraları var. Daha önce içtiğim çoğu biradan çok farklı bir lezzete sahipti. Deneyiniz!
Estonya’dan önereceğin bir müzik grubu ya da sanatçı var mı*
Özellikle Markus’un parçası en sevdiğim şarkılarda üst sıralarda;


Tallinn’i neden tavsiye edersin*
Soğuk nedir öğrenmek, Batı kültürünün doğu kültürünü ya da kapitalizmin komünizmi nasıl yendiğini ve bu kültür çatışmalarının nasıl bir sentez ortaya çıkardığını görmek, Linnahall’de oturup Baltık Denizini seyretmeyi, Toompea tepesinden ise akşamları şehrin ışıklarında kaybolmayı, Şubat ayında Baltık Denizi üzerinde yürümeyi, donan bir şelale görmeyi, Nisan’da kar fırtınalarına karşı koymayı, Haziran’da beyaz gecelerde sabahlamayı, Estonları ve Rusların gündüzleri olağan/programlı/düzenli hayatlarından sonra geceleri nasıl eğlenmeyi bildiklerini deneyimlemek isteyen herkes hayatında bir kere Tallinn’e uğramalı!


4 Nisan 2014 Cuma

Kitap Kulübü: Handan Aşçı

Bahar, tazelenme mevsimi olunca bloga yeni bir bölüm eklemenin de zamanı gelmişti. Uzun zamandır kitaplar üzerine bir bölüm açmayı planlıyordum -ki yeni bölüm baharın ayı Nisan ayında "tüm tazeliğiyle" geldi. Hem de ilk konuğuyla. Handan Aşçı tam anlamıyla bir kitap kurdu. Farklı tarzda kitaplar okumayı-yeni yazarlar keşfetmeyi sevenlerden.Hal böyle olunca açılışı Handan'la yapmak istedim. 

Peki Kitap Kulübü'nde ne bulacağız diye soracak olursanız;  bu bölümde her konuğun kitap dünyasına konuk olacağız-favori kitaplarını/yazarlarını öğreneceğiz.  

Kitaplar dünyasında kaybolmayı-yeni yazarlar keşfetmeyi seviyorsanız, siz de bizdensiniz. Kitap kulübüne hoşgeldiniz!


*Şu an hangi kitabı okuyosun?
Sihay Lale(Alexandre Dumas)

*Favori 3 kitabın
 Suç ve Ceza
  Tutunamayanlar
  Kürk Mantolu Madonna

*En çok sevdiğin tarz
Sosyal gerçekçi romanlar

 *Favori 3 yazarın
   Dostoyevski, Halide Edip Adıvar, Hakan Günday

*Bu kitaptan sonra okuyacağın sıradaki kitap
  -Nana (Emile Zola)

**Bu kitapları mutlaka okumalı** 

Handan'dan 3 öneri
 AZ - Hakan Günday 
-Saatleri Ayarlama Enstitütüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar
-Yılanların Öcü - Fakir Baykurt

29 Mart 2014 Cumartesi

Jukebox- Ceylan Atınç's Playlist

Jukebox'ın yeni konuğu bu kez moda dünyasından. Marie Claire, L’Officiel, XOXO Mag gibi dergilere yaptığı editorial stylingler ve stil danışmanlığıyla bu işin hakkını veren ender isimlerden biri Ceylan Atınç.

Moda haftalarında stiliyle fotoğraflanan,sadece Türkiye'de değil diğer pek çok moda haftasında da fotoğrafçıların takibe aldığı bir isim. -Ki Ceylan Atınç'ın en sevdiğim lookuna şuradan ulaşabilirsiniz. 

  Peki böylesine güzel ve stil sahibi bir kadın ne dinliyor diye merak ettim/sordum. O da beni kırmadı kendi playlistini fashionandgustoblog için paylaştı. İşte karşınızda Ceylan Atınç'ın Jukebox için seçtiği parçalar.



Jukebox için çalacağınız 3 parça*
     
My Mistakes Were Made For You / The Last Shadow Puppets
     I Wanna Be Yours / Arctic Monkeys
      The Scientist / Coldplay

Playlistinizdeki favori 5 parçanız*
     
Diana Krall / Glad Rag Doll
      Chop & Change / The Black Keys
      Hold on, We’re Going Home / Drake
      Time is Running Out / Muse
      What Now / Rihanna

Yeni keşfettiğiniz isimler/müzikler var mı bizle paylaşabileceğiniz*

Arctic Monkeys’in solisti Alex Turner’ın diğer grubu The Last Shadow Puppets albümü The Age of the Understatement

"Mutlaka dinlemeli" dediğiniz bir albüm var mı*

Gece’nin yeni albümü “İyi Niyetli Bir Gün” bugün master CD’sini ilk defa dinledim, baştan sona kaliteli Türkçe müzik. Nisan ortasından itibaren bulabileceksiniz, mutlaka dinleyin derim.

Önümüzdeki aylarda “kaçırılmayacaklar" listenize eklediğiniz bir konser/etkinlik var mı*

Justin Timberlake ve Metallica hali hazırda biletlerini aldığımız iki büyük konser. Bir de mutlaka Aya İrini’de bir klasik müzik konseri yakalamak istiyorum bu yaz.

9 Mart 2014 Pazar

İyi Pazarlar!

Herkese iyi pazarlar! Uzun zamandan bu yana bir şarkı beni bu kadar etkilememişti. Özellikle introdan sonra giren kemanların  sizi alıp götürdüğü bölüm. Hangi şarkı olduğunu söylemeden başladım söze. Hemen paylaşayım. Lykke Li'nin film gibi klibi-soundtrack gibi yeni şarkısı I Never Learn, bu pazarın şarkısı. 5 Mayıs'ta çıkaracağı yeni albümden şarkılarını teaser tadında ardı ardına sıralayan Lykke Li'den, bir I Follow Rivers daha çıkar mı? Çıkar!
 

6 Mart 2014 Perşembe

Jukebox- Süheyl's Playlist

Jukebox'ın yeni konuğu Süheyl Gür. 2013 yılına girerken Gusto bölümünün de konuğuydu Süheyl hatırlarsanız. Süheyl bir müzik adamı. Abisi Sertan Gür'le kurdukları elektronik müzik grubu Audio Kombat, kendi yaptıkları meslekleri dışındaki oyun alanları. Müzik onlar için bir tutku. Onların canlı performanslarını izlemek içinse Eskişehir'e yolunuzu düşürmeniz gerek -konserlerini 2 kere izlemiş birisi olarak söyleyebilirim ki "canlı performansları mutlaka görülmeli" - Yolu Eskişehir'e düşemeyenler içinse küçük bir kuple sunalım Audio Kombat müziğinden. İlk konserlerinden performans videosu sayfanın sonunda-Süheyl'in Jukebox için çalacağı parçalar ise hemen aşağıda. 


Jukebox için çalacağın 3 parça*

Playlistindeki favori 5 parçan*

Yeni keşfettiğin isimler/müzikler var mı bizle paylaşabileceğin*
(Uzar gider…)

"Mutlaka dinlemeli" dediğin bir albüm var mı*
Sert ve yumuşak şarkıların bir arada olabileceğini kanıtlayan, çocukluğumda dinlemiş olduğum ve müzik hayatıma yön vermiş yegane duble albümlerden biridir. Halen arada açar, geçmişe bir yolculuk yaparım.

Önümüzdeki aylarda “kaçırılmayacaklar" listene eklediğin bir konser/etkinlik var mı*
Şu anda etkinlikleri hiç takip edemiyorum, ama yazın birkaç festivale giderim, muhtemelen. Hele bir de çalarsak tadından yenmez.

                 

12 Şubat 2014 Çarşamba

Walk Walk Fashion Baby!

Runway-Defile müzikleri ayrı bir mecra.  Markalar defile stylinginin bütününde bulunan müzik konusuna çok önem veriyorlar.Sadece runway müzikleri için işbirlikleri yapılan özel djler-sanatçılar var. Ki insanları en çabuk etkileyen şeylerden biri de müzik.
Podyumlarda duyduğum müzikler de beni o kadar çok etkiliyor ki... Hele koleksiyonların ruhuyla bütünleşince. Tam anlamıyla bomba etkisi! 
Ben de dedim ki podyumlardan yükselen sese kulak vereyim. İlk postda da Londra'da başlayıp Paris'te noktalanan erkek moda haftalarındaki podyumlardan yükselen seslere kulak verdim-markalar koleksiyonlarında hangi şarkıyı kullanmış araştırdım-yazdım. 

PARIS
Hermes 2014-2015 Sonbahar-Kış
Müzik: Darkside-Golden Arrow



Dark Side'ın hayli "cool" hayli "spiritüel" parçası Golden Arrow ile siyah rengin ve asi tavrın başrolde olduğu Hermes 2014 Sonbahar-Kış koleksiyonundaki parçalar mükemmel bir uyum içindeydi.




Louis Vuitton 2014-2015 Sonbahar-Kış
Müzik: M.F.S.B. And The Salsoul Orchestra - Love Break Is The Message (AfromanDisco Mix) DISCO/MIX


Jazz, soul, disco tınılarının harmanlandığı Salsoul Orchestra'nın Afroman Disco Mix editli Love Break Is The Message parçasıyla koleksiyona ayrıca şık ve elegan bir hava katmış.

Valentino 2014-15 Sonbahar-Kış 
Müzik: Ryuichi Sakamoto-Before Long 
 Twin Shadow-With or Without You
NYC:73-78 philip Glass&Beck Mix
The Sheltering Sky Theme Ryuichi Sakamoto
Kapanış Twin Shadow-With or Without You

Valentino, defilenin mekan seçiminden koleksiyonun ruhuna mükemmel seçimler yapan nadir modaevlerinden. Bu defile müziğinde de böyle. Müzik, koleksiyonun ruhuyla o kadar çok bütünleşmişti ki... Defilede modellere eşlik eden müziklerden ikisi Ryuichi Sakamoto'ya aitti. Sakamoto'nun Before Long parçasıyla açılış yapılan defilede duyulan diğer parçalar ise Twin Shadow'dan Without You, Philip Galss'ın Beck editli parçası 73-78 ve yine Ryuichi Sakamoto'dan The Sheltering Sky Theme.



MILAN
MSMG 2014-15 Sonbahar Kış
Müzik:Vampire Weekend-Ya Hey 
Vampire Weekend-Don't Lie 
Hugues Le Bars-Communicare 

Tüm defileler içerisinde favori runway müziğim MSMG'nin runway müziğiydi. Koleksiyonun genç ve asi duruşuna Vampire Weekend iyi seçim. Aradaki geçişlere ise diyecek yok. Tek kelimeyle mükemmel!
Keyifle dinleyiniz-izleyiniz.


9 Şubat 2014 Pazar

İy Pazarlar!

Yağmurlu, mis gibi toprak kokan bir pazar gününden herkese merhaba! Uzun zaman oldu -İyi Pazarlar- şarkısı paylaşmayalı. Bu uzun aradan sonra yağmur sonrası toprak gibi kokan - pazar gününün sakinliğine yakışır bir şarkıyla karşınızdayım. Pazar'ın şarkısı huzur veren sesi ile Emily King'den geliyor. Distance. 
Herkese keyifli pazarlar!


8 Şubat 2014 Cumartesi

1 Şehir 1 İnsan: Antwerp

Benim de çokça merak ettiğim, ismi sürekli modayla anılan Antwerp de sıra. Antwerp'i bize gezdirecek rehberimiz ise Büşra Ulu. Büşra, Erasmus programıyla gittiği Antwerp'de keşif turlarına çıkıyor, orjinal mekanları fashionandgustoblog takipçileriyle paylaşıyor. Bir vintage tutkunu/nostalji sever olan Büşra, Antwerp'den  vintage dükkanlarını da tavsiye etmeyi unutmuyor. Vintage tutkunlarına duyurulur!
Büşra'nın favorileriyle Belçika'nın hip şehri "Antwerp" karşınızda.


Antwerp'de havalar nasıl*
Şu sıralar bir gün sonbaharın hafif serinliği, bir günse kışın dondurucu soğuğunu hissettirecek kadar dengesiz. Yağmuru meşhur bir şehir olduğu için gün içerisinde yağmura yakalanma olasılığınız ise epey fazla.

3 Kelimeyle Antwerp*
Moda,Rubens ve Elmas.
(Antwerp; modanın,elmasın ve elmas ticaretinin ayrıca ressam Rubens’in şehri olduğu için bu muhteşem üçlü Antwerp’i anlatmaya yetecek kadar önemli)

Antwerp'de yapmaktan keyif aldığın 3 şey*
*En meşhur caddesi olan Meir’ın başından sonuna dolaşmak. Öyle seviyorum ki... Nereye gidecek olursam olayım, yolumu hep oradan geçecek şekilde planlıyorum.

*Avrupa'nın en büyük 4.limanına sahip olarak gösterilen Antwerp'te Schelde nehrine karşı oturup nehirle gökyüzünü bütünleştiren griliği izlemek.

*Antwerp; bir şehir için azımsanmayacak sayıda müze ve doğal parklara sahip bir şehir. Boş zamanlarımda müze ve doğal parkları keşfedip, fotoğraflamak kendimi en iyi hissettiren etkinliklerden birisi.

Antwerp'de favori adreslerin*

Cafe de Proff
Hemen hemen tüm etkinliklere ev sahipliği yapan atmosferi hoş, kendi küçücük ve daima kalabalık kafe-bar. Dans etmek için ideal adreslerden biri.

Belgaufra
Antwerp'te Waffle için favori adresim. Meir'da yer alan bu adresten Waffle’ınızı alıp bir taraftan mağaza vitrinlerine göz atabilirsiniz.

Frituur n1
Flamanların patates kızartmasına verdikleri isim “Frituur” Nerdeyse her köşede Frituur satan bir dükkan ya da araba görmeniz mümkün. Benim favorim ise Frituur n1.Gerçekten bu konuda bir numara olduklarını düşünüyorum.

 Think Twice
En sevdiğim ve her gittiğimde saatlerce dolaştığım vintage mağazası. Aynı zamanda birkaç şubesi daha var.Dizaynı harikulade. Müdavimleri ise oldukça fazla.

Fish and Chips
Başarılı bir sanat galerisi. İçerisinde 2.el eşyalar bulunuyor. Pasajı andıran bir görüntüye sahip. Kıyafetlerden dekor,aksesuar eşyalarına kadar her şeyi bulabileceğiniz bir mağaza.

Kloosterstraat
Eğer ilginizi antikacılar, ikinci el mobilyalar ve ev eşyaları çekiyorsa en uygun adres. Cadde boyunca antikacı ve ikinci el mobilya eşyaları satan dükkanlar var. Bana ilk bakışta Çukurcumayı hatırlatmıştı. Çok uygun fiyata antika eşyalar bulabileceğiniz bir cadde.

St-Andries
ModeNatie binası ve barındırdığı MOMU(moda müzesi)burada yer alıyor. Çok uygun fiyata, sürekli konseptini değiştiren müzeyi gezmeniz mümkün.

Akoote
En sevdiğim tasarım dükkanlarından biri. İçinde ilginç ev eşyaları ve hediyelik eşyalar var.

Kop Stratje
Grafitilerle dolu eğlenceli,Antwerp’in renkli adreslerinden biri.

Antwerp'den önerebileceğin bir müzik grubu ya da sanatçı  var mı*
Clouseau,isimli bir grup. Canlı dinleme şansım olmasa da sevdiğim bir grup. Şarkıları Belçika’nın bu bölgesinde konuşulan “Flemenkçe” dilinde. -Afscheid Van Een Vriend- isimli şarkıları favorim. Her ne kadar ne anlatmak istediklerini tam olarak anlamasanız da biraz translate biraz da şarkının hüzünlü tınısından veda şarkısı olduğunu anlayabiliyorsunuz.
www.youtube.com/watch?v=LJMWyXxyX_g

 Antwerp’i neden tavsiye edersin*
 Eğer yolunuz Belçika’ya düşecekse Antwerp’i hiç düşünmeden rotanıza eklemelisiniz. Şayet modayı,sanatı,çikolatayı,birayı seviyorsanız burada keşfedebileceğiniz ve güzel vakit geçirebileceğiniz çok fazla alternatifiniz var. Şehrin mimari dokusuna tren istasyonundan itibaren hayran kalmaya başlayacaksınız.



Büşra'nın Antwerp'ı.

6 Şubat 2014 Perşembe

Sıradışı Sanatlar#2

Londra Saatchi Gallery'de canlı canlı görme şerefine nail olduğum sıradışı bir sanatla karşınızdayım. 
Ama isterseniz sizi önce bu güzide ve ilginç eserin sahibi-sanatçısıyla tanıştırayım. Yuken Teruya Okinawa-Japonya'da doğmuş, ilk kişisel sergisini 1995 yılında Ann Gallery Saitima Japonya'da açmış bir sanatçı. New York ve Okinawa tabanlı sanat hayatını sürdüren, 1995 yılından 2012 yılına kadar çeşitli işler üretmiş yaratıcı bir isim. Ama en dikkat çeken eseri -kuşkusuz- Louis Vuitton, Chanel, Givenchy gibi lüks moda markalarının karton torbalarından yaptığı ağaçlar (Golden Arch Parkway) projesi. 



Şiirsel bir dönüşümle yarattığı eserinde, izleyenleri bambaşka bir perspektiften bakmaya davet eden sanatçının işlerindeki çevresel duyarlılık gözden kaçmamalı.Ben sanatçının eserlerini çok beğendim, pek de meraklandım-"Yuken Teruya'nın işlerini takibe almalı" dediyseniz adres:




3 Şubat 2014 Pazartesi

Portre: Erik Satie

Şubat ayına yeni bir bölümle başlıyoruz. Bu bölümde bana ilham veren-hayat hikayeleri-eserleriyle etkileyen isimlerle tanışacak, ilginç anektodlarla bu isimleri tanıyacaksınız.
Portre'nin ilk konuğu Fransız besteci-piyanist Erik Satie.



Erik Satie'nin Gnossienne melodileriyle tanıştığım an NTV'nin kült programı Gece Gündüz'ün açılışı müziği sayesinde olmuştu. Ardındansa aynı melodi Martin Scorcese'nin yönettiği Hugo filminde karşıma çıktı tekrar. Ve o filmle birlikte Erik Satie'yi araştırmaya/tanımaya başladım. Hayli ilginç bir yaşam öyküsü.

***
Şimdi sizinle de tanıştıracağım Erik Satie'yi.  
Ama önce  her dinleyişimde beni etkileyen melodilere sahip Gnossienne No.1 ile başlayalım.



Bir merakla peşinden gittiğim Erik Satie'nin hayat hikayesini okuduğumdaysa ilginç dipnotlar yakaladım. Mesela Satie dinlediğiniz Gnossienne No.1'i Paris Büyük Sergisi'nde duyduğu Rumen pop müziği ve Endonezya vurmalı çalgılar Topluluğu'nun yaptığı müzikten etkilenerek Gnossiennes bestelemiş.

Erik Satie enteresan bir karakter -ki müzik dünyasına bir yenilik getirmiş, müzikte "mizahın babası" olarak anılıyor günümüzde de. Bu da bestelerine verdiği "dişi ağrıyan bülbül,armut biçiminde parça" gibi isimlerden dolayı.



Hayatı boyunca gariplikleri ile anılmış hep. Ölümünden sonra gardırobunda bulunun birbirinin aynı 12 kadife takım elbise, düzinelerce şemsiye ve birbirine eş 84 mendil uzun süre müziğinden daha çok konuşulmuş Kadifeli Centilmen. 

Müzik dünyasının ilgisinin onun garip kişiliğinden, eserlerine yönelmesi 1948'de ABD'de bir üniversitede gerçekleşen Satie Festivali ile mümkün oldu. Bu festivali organize eden Amerikalı besteci John Cage, Satie'nin Vexations adlı eserini duymuştu ve 1963'te New York'ta 10 piyanistin 2 saatlik nöbetlerle piyano çalması ile eser seslendirildi. Bu deneyimden sadece John Cage değil, Yoko Ono ve John Lennon da çok etkilenmişti ve kendi ifadelerine göre 1968 yılında Vietnam Savaşı'nı protesto için hafta boyunca kendini hapsetme protestosunu Vexations deneyiminden esinlenerek gerçekleştirdiler.

***
Melodileriyle-besteleriyle pek çok insanı etkileyen ve etkilemeye devam eden Erik Satie'nin bende yeri özel olan Gymnopédie No.1'i ile sonlandıralım Erik Satie portresini.



25 Ocak 2014 Cumartesi

Jukebox -Kayahan's Playlist

Jukebox'ın yeni konuğu Kayahan Uluş. Kayahan müzikle yaşayan bir adam. Müzik onun için çok önemli -ki müzik sevgisini dijital platforma taşıdığı/favori parçalarını paylaştığı Analog Radyo adında bir blogu var. Mesela bugünün şarkısı Travis'in klasikleşmiş şarkısı "Sing".Cumartesi gününü müzikle dolu geçirmek, Travis'den Sing'i ve diğer favorilerini dinlemek için Kayahan'ın blogunu takibe alabilirsiniz. Takip için adres analogradyo.tumblr.com

***
Kayahan'ın fashionandgustoblog için paylaştığı kış playlistinden favorim Ólafur Arnalds - Near Light ve yeni keşfi Birdy'den People Help The People. Bakalım sizin favoriniz hangisi olacak? Kayahan playlistiyle karşınızda.





Jukebox için çalacağın 3 parça*

Bu kış playlistindeki favori 5 parçan*
Genellikle kış günü evde ya da sokakta içimi ısıtacak ve ritim tutturacak şarkılar dinlemeye çalışırım.

Yeni keşfettiğin isimler/müzikler var mı bizle paylaşabileceğin*
Yeni keşfettiğim isimlerden Parov Stelar’dan özellikle “The Princess Part One, Part Two ve The Art of Sampling” albümlerini , 
People Help The People” single’i ile keşfettiğim Birdy’nin son albümü Fire Within’i ve son zamanlardaki en büyük keşfim enstrümantal müzik yapan God is An Astronaut'u tavsiye ediyorum. Özelikle dinlenmesi gerekenler ise; “All is Violent, All is Bright ” ve “Lost Kingdom

  "Mutlaka dinlemeli" dediğin bir albüm var mı*
Cennetten gelen grup yani nam-ı değer Coldplay’in bütün albümleri demek isterdim ama son albümleri Mylo Xyloto ile adeta zirve yaptılar. Yeni başlayanlar içinse; X & Y albümleri.

Önümüzdeki aylarda “kaçırılmayacaklar" listene eklediğin bir konser/etkinlik var mı*
Genellikle yeni sanatçıları keşfetmek/dinlemek için Salon'un konserlerini takip ediyorum. 21 Şubat’taki Tunng konseri ile 22 Mart’taki Yuck konseri listeme eklediğim/merakla beklediğim konserler.

23 Ocak 2014 Perşembe

1 Şehir 1 İnsan: Berlin

Avrupa'da dolaşmaya devam. Bu kez istikamet Almanya'nın başkenti-Avrupa'nın yeni hip adresi Berlin. Rehberimiz ise Instagram'da fotoğraflarının/blogunda ve Çok Gezenler Kulübü'nde yazılarının sıkı takipçisi olduğum, blogger Hazal Yılmaz nam-ı diğer @anlamaramaHazal Yılmaz'ın önerileri sayesinde Londra'da o kadar çok orjinal mekan ile tanıştım ki! Özellikle de Brick Lane'de. Ne kadar teşekkür etsem az. Yazımı teşekkürlerimi sunarak sonlandırırken daha fazla sözü uzatmadan sizi Hazal Yılmaz'ın Berlin'i ile başbaşa bırakıyorum.


 3 kelimeyle Berlin*
Kozmopolit, Yaratıcı, Uykusuz

Berlin'de yapmaktan en çok keyif aldığın 3 şey*
Berlin pazar günleri de yaşar. Bu yüzden çok seviyorum. Sabah Mauer Park’taki bit pazarına gidip kitap, Cd, kıyafet, sanat baktıktan sonra Anne Blume kahvesinde kahvaltımı ederim. Öğleden sonra istikamet kışın bit pazarları düzenlenen, yazın suni bir parti kumsalına dönülen Badeschiff.  

Otel/ tasarım ofisi /dükkan /yaşam alanı. Berlin'deki Michel Berger Hotel 2014'te trend olacak çok kapsamlı üretim merkezleri kategorisinde türünün ilk örneklerinden biri. Sen odanı ayırt, biz cokgezenlerkulubu.com'da Berlin rehberini yaptık. www.michelbergerhotel.com 

Avrupa’nın en yeni adetlerinden biri “burası mı, yan taraf mı, nereden gireceğiz şimdi?” diye panik içinde aranan barlar. 
Maksat: Bilen gelsin, yoldan geçen içeri dalıp kalabalık yaratmasın, kısaca turisti az, müdavimi bol olsun. Bunun için Berlin’in en eskilerinden Green Door’la tanıştırmak istedim seni. Pencereler kadife örtülerle sıkı sıkıya kapanmış olduğundan kapıyı tıklamak, zili çalmak ve beklemek şart. Berlin’e geldiğinde burada sık sık takılan David Bowie’yle henüz karşılaşamadım ama ne yapalım.

Berlin'deki favori adreslerin*
Dünyanın tüm dergilerini bulabileceğin, benim mabedim Do You Read Me? 
www.doyoureadme.de 

Eski bir gardan dönüştürülen modern sanatın merkezi Hamburger Bahnhof

Çok iyi kahve içmek için Ralf The Barn (Auguststr. 58)

Sosis-patates salatası kombosunu devasa bir piknik ortamında tüketmek istersen Prater Garten

Tüm yaratıcı işler birarada konseptine uygun bir mekan daha: Agora Collective. Kahve, serbest meslek erkanları için çalışma alanı, sanatçı stüdyosu, geçici sinema, yoga ve pilates sevenler için spor salonu, 16 Euro verip şefin elinden çıkma romantik yemekler yiyebileceğin restoran, mobilya tasarımcılarının buluşma noktası ve dahası…

Berlin'den önereceğin bir müzik grubu ya da sanatçı var mı*
Önereceğim Neukölln’deki Ä’ya gitmek. Berlin’in tüm parlayan yıldızlarını, iyi müzik yapan ve dinleyen insanlarını burada göreceksin. 

Berlin'i neden tavsiye edersin*
Berlin çocukların ve köpeklerin parklarda dolaştığı, kendini durmadan yenileyen, pek çok ülkeden insanın buluştuğu, yaratıcı enerjisi çok yüksek bir şehir. Toplu taşıma aracının bisiklet, hayatın da pek çok Avrupa şehrine göre ucuz olduğunu düşünecek olursak, bence iyi yaşamak için hemen kalkıp gitmelik bir şehir. Tatile de değil sadece, okula, yaşamaya, ilhamlanmaya.



1 Berlin'de sevdiklerim no:3759. Başınız yukarıda tramvaydan kaçmaya çalışırken karşınıza ne çıkacağını asla bilemiyorsunuz. 

2 Dünyanın en güzel Bloody Marrysini ve ev yapımı guacamole'li nachoları yapan White Trash'in açılmasını beklerken yanındaki bir avluya dalıyoruz. Bir kez daha. Sanat, antika, hayat kapılar ardında.

3 Duvarda İkinci Dünya Savaşı'ndan kalmış kurşunlar görünüyor, üst katlarda terk edilmiş binaların girişlerindeyse kahveler açılıyor. İnternet bedava, latte güzel. Möbel kahvenin adı değil Almanca mobilya demek.

4 Kastanienallee olarak bilinen doğunun barlar sokağındayız. Preter Garden'da sosis - patates salatası- buğday birası. 

5 Önce Klaus gelip de Marilyn'i çiziyor, yanında Day Dream Nation yer açıyor. Ama eser elinde sprey boyasıyla dolaşan bir graffitici işe el atınca kendini tamamlıyor. Güzelsin be. Evimin duvarı olsana.

6 Das Edelweiss, yazın güneşin altında yanmak isteyenlerin, kışın kokteylini alıp kitaplarıyla başbaşa kalmak isteyenlerin, yaz ortasında kış görünce şaşkınlıkla sokakta kalanların yeri.

17 Ocak 2014 Cuma

Simple is Beautiful

Bir çantadan beklentiniz ne olabilir? Alt tarafı bir çanta diyebilirsiniz beyler. Ama öyle demeyin. Çünkü bu çanta başka çanta. Bu çanta Mifland Leather. Öyle böyle değil. İlk görüşte vuruldum-aşık oldum. Ama en çok da aşağıda fotoğrafını gördüğünüz bu güzele.


Bir de el yapımı olduklarını öğrenince - hayranlığım daha da arttı. Minimalist dizayn- kullanılan renkler muazzam. Sadeliğin doruklarında gezinen bu güzeller hem çok "zamansız" hem de çok "cool!"




Bu güzellere daha da yakından bakmak-keşfetmek için mifland.com

İlham almak içinse instagram.com/miflandbrand

16 Ocak 2014 Perşembe

Sıradışı Sanatlar#1

İlham alınası/farklı 2 sanat dalı ve sanatçıyla tanıştıracağım sizi. Bunlardan ilki Londra Catto Gallery'de geçen ay "Denimu" sergisiyle hayli dikkat çeken Denim art sanatçısı Ian Berry nam-ı diğer Denimu. Eserler muazzam, Ian Berry denimle harikalar yaratmış. Kendisini ve işlerini daha da yakından tanımak için: denimu.com/index.htm





Bir diğer farklı ve deli işi sanatsa Tape Art (bant sanatı). Sokak sanatçısı Max Zorn tape art'ın ustası. Max'ı keşfedişim ise daha çok yeni. Deutche Welle'nin lifestyle haber bülteni Euromaxx'de(-ki şiddetle bu programı izlemenizi tavsiye ederim) izlediğim ve işlerini hayranlıkla takibe aldığım isimlerden biri haline geldi Max Zorn.
Tape Art ve Max Zorn hakkında daha fazla bilgilenmek içinse: maxzorn.com 
Max'ın performansını gösteren video içinse sayfanın sonuna.