26 Temmuz 2013 Cuma

Summer Playlist

Oğuz Çığtekin; neşeli, eğlenceli ve esprili bir adam. Hayata hep pozitif bakan, her zaman gülen yüzüyle, içten bir dost. Oğuz eski radyoculardan aynı zamanda. Müzikle dolu geçen radyoculuk dönemi boyunca pek çok playlist çalan-bir radyocudan bu yazın playlistini ve favorilerini almazsak olmazdı. fashionandgustoblog, Oğuz'un popüler ve dans ağırlıklı playlistine göz attı.


Bu yaz playlistindeki 5 favori parçan*

Macklemore feat Ryan Lewis - Can't Hold Us
Imagine Dragons – Radioactive
Daft Punk & Pharrell Williams – Get Lucky
Justin Timberlake - Mirrors
Will.I.Am feat Justin Bieber – That Power


En unutamadığın konser/festival deneyimin hangisiydi*

Bu soruya gözlerim kapalı 3 sene önceki  Sonisphere Festival’i diyebilirim. 3 gün boyunca bu festivalde Metallica’dan Megadeth’e, Rammstein’den Manowar’a The Big Four’un canlı performansını İnönü Stadının tarihi atmosferinde yaşamak muazzamdı. Hele ki çok kafa dengi arkadaşlarınızla böyle bir festivale gittiyseniz.

Yeni keşfettiğin isimler var mı bizle paylaşabileceğin*
Mumford&Sons son keşfim. işin içine folk müzik girince ben her türlüsüne razıyım ama bu arkadaşlar çok başarılı bir şekilde kariyerlerinde ilerliyorlar. İngiltere’nin bağrından kopmuş bu grubu ve albümlerini takip etmenizi öneririm. 

Bu yaz "mutlaka dinlemeli" dediğin bir albüm var mı*
Yaz sonuna Pearl Jam’in yeni albümü çıkacak ama o kadar bekleyemem diyenler için Depeche Mode’un son albümü Delta Machine’i kesinlikle tavsiye ederim.


24 Temmuz 2013 Çarşamba

Yaz Tatili Kitabı

Yaz Tatili kitabı bölümünün yeni önerisi Tümsev Sayar'dan geliyor. Tümsev pek çok alanda aktif. Fotoğrafçılıkta kendine has tarzıyla fark yaratan, fotoğrafçılığın yanında bir kitap oburu olma özellikleri ile dikkat çeken bir isim. Özellikle fotoğrafçılıktaki hünerini bu kez fashionandgustoblog için gösteriyor. Tümsev,fotoğrafta kendi estetiğini konuşturuyor ve Ayvalık'taki evinin bahçesinden bir  fotoğrafla sunuyor yaz tatili kitabını bizlere. 


Hadi bize "Başkaldıran Kurşunkalem'i" okumamız için bir neden söyle*
Hem siyasi darbeleri, hem Kanlı 1 Mayıs’ı hem de Türk tiyatrosunda yaşananları öğrenmek için kısacası kısa bir Türkiye tarihi yolculuğu için okumalısınız. Ama bu kitaptan önce Ferhan Şensoy’un bir diğer kitabı olan “Kalemimin Sapını Gülle Donattım'ı" da tavsiye etmeden geçmeyeyim.

En sevdiğin kitap okuma mekanın*
  Şu an için Ayvalık’taki evimizin bahçesi  kitap okumak için en güzel yer.   

Bu kitaptan sonra hangi kitabı okumayı planlıyosun*
Ayvalık’a gelirken, Vedat Türkali ve Leyla Erbil kitapları almıştım. Daha önce iki yazarı da maalesef hiç okuma fırsatım olmadı. Bu yüzden de biraz utanıyorum aslında. Leyla Erbil’e rahmet dileyip, çok  sevdiği ve sevdiğim Tezer Özlü’nün yanına gönderirken, ilk olarak “Gecede” adlı kitabıyla utancımı dindirmeyi düşünüyorum.

Daha çok hangi tarz okumayı seviyosun*
Tarz ayrımı yapmıyorum açıkçası. Ama her mevsimin tarzının ayrı olduğunu düşünüyorum.  Mesela, bahar ayları şiir okumaya; kışın sosyoloji, felsefe okumaya daha uygun gibi geliyor. Yazın ise elime ne geçerse okurum. Hatta sahilde dizüstü edebiyat kitaplarından okuyorum. Kimileri için vakit kaybı olabilir, ama benim için hiç sevmediğim yaz aylarında kafa dağıtmak için güzel bir araç. 

Favori 3 yaz kitabın*
Gündüz Vassaf- Cehenneme Övgü
Sadık Hidayet- Kör Baykuş (Buf-i Kur)
Hüseyin Rahmi Gürpınar- Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Foto-Öykü: Yeşil Anadol


Fotoğraf: Murat Can Uysal
Öykü: İrem Dönmez

Yollar, bir de yıllar. Ne garip, en çok kendimle kaldığım yer şehirlerarası otobüs yolculukları oluyor. Üstelik yanımda oturan teyzenin nereli olduğum hakkındaki sorularına, muavinin kek ısrarına rağmen. Ankara’dan Ayvalık’a giden bir otobüsteyim. Vakitlerden gece, mevsimlerden yaz, yaşım ise pişmanlık. Otobüs, tatile giden Ankaralıların geç kalmış neşesi, abartılı heyecanıyla dolu. Bir bebek durmadan ağlıyor, birisi uykusunda sayıklıyor.

Neşeden, heyecandan, mutluluktan nasibini almayan tek koltuk benim oturduğum. Gece yarısı çalan bir telefonla, aceleyle hazırlanmış bir çantayla, mecburiyetten düşülmüş bir yol benimkisi. Aklımda denizin sesi, usul usul esen meltemlerin nefesi değil de yine Ankara’dan Ayvalık’a çocukken yaptığım yolculuklar var. Mevsimlerden yine yaz. 

Yedi yaşım, okuma yazmayı öğrenip de birinci sınıfı bitirmiş de düşmüş yollara anne babasıyla. Koca bir yaz var önünde anneanne ve dedeyle geçirilecek. Annenin “Dedenleri üzme kızım” tembihleri, anneannenin “Aman koşma kızım, ayağın takılır düşersin” tembihlerine karışırken benim tek derdim, taş evin ağaçlarla kaplı bahçesindeki salıncakta dedeme okuma yazmayı nasıl da güzel öğrendiğimi kanıtlamak. 

Nice sonra araba farları aydınlattı bahçeyi, arabanın sesi bozdu Ağustos böceğinin rahatını. Koşup fırladım bahçe kapısına. Yeşil arabasından olanca heybetiyle indi dedem eli kolu dolu. O an derste olsaydık da, “Özlem ve kavuşma kelimelerini cümle içinde kullanın” diye ev ödevi verseydi öğretmenim, o cümlelerin öznesinde dedem olurdu mutlaka.

O yaz dedemin arabasıyla yakındaki koylara yaptığımız kısa yolculuklarla, anneannemin hasır sepete özenle yerleştirdiği kuru köftelerle, limon çiçeği kokularıyla, o güzelim evin bahçesindeki salıncağın gıcırtısıyla, Ağustos böceklerinin bir süre sonra huzuru anımsatan sesleriyle, evin bahçesinde koştururken düşüp de yaralanan bacaklarımın kabuk tutmasını beklemekle geçti. 

Çarşamba günleri demek şehir merkezine gitmek demekti. Dedem, kahvaltı masasına hasır şapkasını koyardı,  bunun o gün yolculuğa çıkmak demek olduğunu bilirdim. İçim içime sığmaz, normalde bin bir türlü nazla yapmayı reddedeceğim kahvaltıyı bir çırpıda bitirir, yeşil arabaya binip dedemle sohbet ede ede bir yerlere gitmek için heyecanlanırdım. 

Faturalar ödendikten, anneannenin siparişleri alındıktan sonra dede torun ritüellerimize gelirdi sıra. Mutlaka Seyfi Efendi’den sakızlı dondurma yenir, o dondurma elbiseye damlatılır ve akşam da anneanneden bir güzel azar yenilirdi. Bir de Remzi Amca’ya uğrar kitap alırdık. Hem dedeme hem de bana. Bilirdim, bahçedeki salıncakta okunacak o kitaplar. Tane tane, usul usul.

Muavinin yolculuğun sonlanmak üzere olduğunu anons eden sesi pek çoğunu uykusundan, beni de çocukluk düşlerimden, limon çiçeği kokusundan, üzerinde kitap okunan salıncağın gıcırtısından uzaklaştırıyor. Küçük çantamı alıp beni dedemlerin evine götürecek minibüse yerleşiyorum. Şehir merkezinden geçerken fark ediyorum ki ne Remzi Efendi’nin kitapçısından ne de Seyfi Efendi’nin dondurmacısından eser kalmış. 

Minibüsten inip o ağaçların gölgelediği, her yerinin mis gibi beyaz sabun koktuğu, çocukluğumdan bu yana varlığını olduğu gibi koruyabilmiş tek yere, çocukluk yazlarımın evine çıkan sokağa giriyorum. Evin önü kalabalık, cenaze evine yemek taşıyanlar, kapı önünde elinde sigara bekleşenler, annesinin elinden kurtulup da koşturmaya meraklı çocuklar, gölgede miskin yatan kediler. Yeşil Anadol, çocukluğumun en güzel gezilerinin, en güzel sohbetlerinin başkahramanı araba yorgun yorgun asmanın altında, beyaz salıncak hala elma ağacının gölgesinde, duymuyorum ama biliyorum gıcırtısı da yerli yerinde. 

Kimselere görünmemeye dikkat ederek arka kapıdan usulca giriyorum eve. Arka odaya giriyorum. Çarşaflar hala bembeyaz, pencere önü fesleğenler hala tombul. Her şey hatırladığım ve bıraktığım gibi. Yalnız Anadol’un yeşili solmuş bir parça, çocukluğum uzakta, dedem daha da uzakta.

Uzanıp dedemin hediyesi kitaplardan birisini alıyorum. Hızlıca karıştırıyorum sayfaları, nereyi okumak istediğimi iyi biliyorum. Okumaya başlıyorum ve aynı zamanda gece yarısı çalan telefonla aldığım haberden sonra ilk kez ağlamaya:

"Daha çok anlat” dedim.
“Hoşuna gidiyor mu?”
“Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“Gider gibi yaparız."


20 Temmuz 2013 Cumartesi

İyi Pazarlar!

Uzun bir aradan sonra yeniden "İyi Pazarlar" şarkısıyla karşınızdayım. Geri dönüş şerefine, bu pazarın şarkısı eğlenceli klibiyle ünlü bir şarkı. Bu eğlenceli şarkı ve klip ise bu yazın hitlerini arka arkaya sıralayan, Random Access Memories ile tekrar aramızda olan efsane Daft Punk'tan. Yeni "Get Lucky" olması muhtemel "Lose Yourself to Dance" tam da yaz gibi cool, rahat ve eğlenceli.
Herkese bol danslı-keyifli pazarlar!


Esteban Cortazar X Alican İçöz

Kolombiyalı tasarımcı Esteban Cortazar Net A Porter'a özel hazırladığı ikinci koleksiyonuyla geri döndü. Yıllar içerisinde yaşadığı şehirlerdeki mimari yapılardan, Japon tasarım anlayışından, İspanyol mimar Ricardo Bofill ve enstalasyon sanatçısı James Turrell'in işlerinden ilham aldığı Net A Porter'a özel ikinci koleksiyonuyla göz doldurdu.  Ama tasarımcının Net A Porter koleksiyonuna eşlik eden bir tasarımcı daha vardı. O da takı tasarımcısı Alican İçözParis merkezli ofisinde yalın ve şık tasarımlarıyla Parislileri ve Avrupa'yı fetheden Alican İçöz, ikinci kez yakın arkadaşı Esteban Cotazar'ın koleksiyonu için her biri birer "çağdaş sanat" eseri olan takılar tasarladı. Alican İçöz hatırlarsanız geçtiğimiz Kasım ayında düzenlenen GQ Türkiye Man Of The Year Ödül Töreni'nde yılın stil sahibi erkeği seçilmişti. Aynı zamanda Umit Benan'ın da 2014 İlkbahar-Yaz koleksiyonunun yüzüydü Alican İçözKoleksiyondaki tasarımlarını tek kelimeyle "modern ve sofistike" olarak tanımlayabileceğimiz Alican İçöz'ün gelecek koleksiyon tasarımlarını merakla bekliyoruz.




19 Temmuz 2013 Cuma

Bodrum Contemporary Art Campus

7-10 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek Contemporary Istanbul sekizinci yılında çağdaş sanatın geliştirilmesi ve tanıtılması için çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Contemporary Istanbul Ağustos 2013 itibariyle Bodrum’da genç sanatçılara ve öğrencilere yönelik “Bodrum Contemporary Art Campus” projesini başlatıyor.


Akademik koordinatörlüğünü Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman’ın üstlendiği sanatçı rezidansı programı “Bodrum Contemporary Art Campus“, 12 ay boyunca uluslararası kurum ve üniversiteler ile iş birliği halinde; dünyaca tanınmış usta sanatçıların önderliğinde genç sanatçılarla 6-8 haftalık atölye-çalıştaylar, geniş katılımlı akademik konferans ve paneller düzenleyerek dünya sanatçılarını ağırlayacak ve 100’ün üzerinde öğrenci ve genç sanatçıya eğitim imkanı sunacak.  Projenin açılışı 10 Ağustos Cumartesi günü düzenlenecek özel bir parti ile yapılacak.


18 Temmuz 2013 Perşembe

Yaz Tatili Kitabı

Merve Akıncı tam bir kitap kurdu. Aynı zamanda çok iyi bir yazar. Hürriyet Gazetesinin Eskişehir ekindeki köşesinde yazılar ve röportajlarla başladığı yazarlık hayatına, şimdilerde Koza Düşünce Dergisi'nin Edebi Düşünce bölümünün editörü-yazarı olarak devam ediyor. Ayrıca bu aydan itibaren de Yalnızlar Mektebi Kültür Sanat Dergisi'nde yazıları yayınlanmaya başladı. Bir de kişisel blogu var Merve'nin, takip etmek isterseniz.doksanmodelbibliyoman.blogspot.com  Kitaplar dünyasında kaybolmayı seven, edebiyat dünyasının genç yeteneği Merve'den alıyoruz ilk yaz tatili kitabı önerisini.   




Hadi bize "Vergilius'un Ölümü "kitabını okumamız için bir neden söyle*

 Kışın işinden, okulundan, sorumluluklarından vakit ayıramayanlar için yaz tatilinde daha rahat ve keyifle okunacak bir kitap.

En sevdiğin kitap okuma mekanın*

Eskişehir'de penceremin önündeki pufum. Ayvalık'ta ise denizi görebileceğim ve çayımı yudumlayabileceğim her yer. 

Bu kitaptan sonra hangi kitabı okumayı planlıyosun*

Sait Faik'in öykülerini okumayı düşünüyorum.

Daha çok hangi tarz okumayı seviyosun*
Belli bir tarza yönelmiyorum okumalarımda ama popüler kültüre ya da kitsch dediğimiz klişe ve basit anlatılara vakit ayırmayı doğru bulmuyorum kendi adıma. Dünya edebiyatı ve Türk edebiyatının temel anlatılarını, klasikleri ve belli bir yenilik getirmiş eserlerini okumayı tercih ediyorum.

Favori 3 yaz kitabın*
Sait Faik - Birtakım İnsanlar 
 Richard Bach Martı   
 Murathan Mungan - Yaz Geçer
(Yaza ve en çok da yazın bitişine yakıştırdığım kitaptır)

16 Temmuz 2013 Salı

Summer Playlist

fashionandgusto yaz sürprizlerini iftiharla sunar. 
Blog olarak yeni bölümümüz Summer Playlist ile karşınızdayız. 
Yazın farklı müzikler, farklı seslerin peşinden koşan fashionandgustoblog, her ay farklı bir ismin playlistini ve müziklerini sizlerle buluşturacak. İlk konuk Simya Balkan.
Simya,liseden sınıf arkadaşım.Çok uzun zamandan bu yana görüşememiştik. Şans eseri Instagramıma gelen "Karaburunda mısın?" yorumuyla buluştuk, görüştük. Simya Los Angeles'ta sinema masterı yapıyor. Çok film seyrediyor ve tabi ki çok farklı tarzda müzik dinliyor. Ve haliyle Summer Playlist'in ilk konuğu oluyor. 


Bu yaz playlistindeki favori 5 parçan*

 Amok-Default 
Daft Punk-Beyond 
John Frusciante-In Your Eyes
The Black Keys- Same Old Thing  
Beatles- Octopuses Garden 
(Her yazımın vazgeçilmezi)

 Önümüzdeki aylarda gitmeyi planladığın festival/konser var mı*

Geçen hafta Rolling Stones konserini kaçırmanın hüznü var, Ağustos'ta Depeche Mode konserine gitmek istiyorum. War Paint konserini de bi şekilde yakalarsam süper olur.

En unutamadığın festival deneyimin hangisiydi*

En unutamadığım kesinlikle bu seneki Coachella.
Coachella'da en etkili an - Gün batımında XX'in Try şarkısını söylemeye başladığı andı. 

Yeni keşfettiğin isimler var mı bizle paylaşabileceğin*
 John Frusciante'nin elektronik melodilerle, Avant Garde ile Rock'ı karıştırdığı son 2 albüm Ratiug ve Letur-Lefr son keşfim.

Bu yaz "mutlaka dinlemeli" dediğin bir albüm var mı*
Amok dinlesinler kesinlikle , Thom Yorke ( çirkin prensim) ve Flea baya sarsıcı bi albüm yapmış. Deneysel elektronik rock diye tanımlanabilecek bir müzik türü, melodilerin dışında sözlerdeki hikayeler daha da etkileyici. İngenue şarkısının klibi var. Klip de şarkı kadar enteresan. Çok dahice!

13 Temmuz 2013 Cumartesi

GAGA is Back

Uzun zamandır göremediğimiz Lady Gaga, 11 Eylül'de yeni albümü ve yeni aplikasyonu ART POP'la karşımızda. Bildiğiniz üzere 2013'ün ilk aylarında çıkarmayı planladığı albümünü beklemeye almıştı. Nihayet yeni albüm yolda. 
Her daim "yeniliğin" peşinde koşan Lady Gaga, bu albüm için yukarıda bahsettiğim gibi yeni bir aplikasyon üretti. Bu aplikasyonunun içeriğinden bahsetmek gerekirse; Haus of Gaga'nın tanımına göre  müzik,moda,sanat ve teknolojiyi bir araya getiren interaktif bir aplikasyon olacakmış. Marina Abramovic,Robert Wilson,Jeff Koons, Inez&Vinoodh işbirlikleri ile şimdiden heyecanlandıran projeyi merakla bekliyoruz.


8 Temmuz 2013 Pazartesi

Paris Haute Couture Autumn/Winter 2013

Bir Couture haftası daha sona erdi. Ama aklımız hala tasarımlarda... Yine her yıl olduğu gibi bu yıl da fashionandgustoblog olarak favorilerimizi belirledik. 
Geçtiğimiz yıl "gençleşen couture" trendi iyice gençleşerek, bu yıl ilhamını sokak modasından almıştı. Özellikle de Christian Dior'un koleksiyonu. Ama en çarpıcı-en vurucu Couture tasarımlar bir İtalyan'a, Versace'ye aitti. Stephane Rolland yine sofistike ve fütürist tarzda tasarımlarıyla baş tacımızdı. Elie Saab ise naif-parizyen tavrını korumuştu. Efsane Chanel ise eskiye öykünen tavrını sokak modasıyla birleştirmiş, genç görünümüyle karşımızdaydı.