22 Mayıs 2013 Çarşamba

Foto-Öykü: Sesler ve Dizeler




Fotoğraf: Murat Can Uysal
Öykü: İrem Dönmez

Yalnızlık, bir ovanın düz olması gibi bir şey, diye mırıldandı kim bilir kaçıncı kez. Bir balıkçı motorunun sesleri duyuldu uzaktan. Sabahtan beri kaçıncı balıkçı teknesiydi hesaplayacak gibi oldu da, vazgeçti sonra. Tam balık havasıydı, balıkçıların tabiriyle deniz çarşaf gibi. Öğleye kalmaz lodosa çevirirdi. Şöyle bir silkinir kendine gelirdi deniz. İyiydi böyle, denizi düşünmek, kendini düşünmek yerine.

Yalnızlık, bir ovanın düz olması gibi, diye mırıldandı bu sefer biraz daha yüksek. Balıkçı motorunun patpatları daha yakındaydı sanki. Güldü sonra kendi kendine. Gülüşü mısrayı söyleyişinden daha yüksek. Çocukluğunun geçtiği bozkırlardan kopamıyordu önünde sere serpe uzansa da deniz. Ovaydı onun yalnızlığının tabiri. Denizse hala çocukluğunda olduğu gibi tatildi, güneşti, kumdan kaleydi, omuzdaki yanık, sahildeki mısırcıdan alınan süt mısırın tadıydı.

Yalnızlık, bir ovanın, diye mırıldandı sonra. Balıkçı motorunun sesleri bu kez daha da yakın. Çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği, o herkesin gri diye tariflediği, içinden tren yolları geçen, tren yollarının ikiye böldüğü, ufka uzanan rayların gitmeyi vadettiği şehri düşündü yine. Vazgeçti sonra düşünmekten. Bunca yılın, bunca yolun öğretemediği şeylerdendi yüzleşmek. Kaçmak vardı onun için çocukluğundan beri, tren raylarının öğrettiği. Gidiş yolları ilkokul matematik derslerini anımsatacak kadar yanlış olsa da, hep gitmek.

Yalnızlık, diye mırıldandı nice sonra. 
Devamını söyledi mi söyleyemedi mi, kendisi de bilemedi. Balıkçı motorunun sesi yakın, çok yakındı. Kendi sesini duymasına engel olacak kadar yakın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder