28 Ağustos 2013 Çarşamba

1 Şehir 1 İnsan

Avrupa'daki şehirleri gezmeye devam. Sıradaki şehrimiz Torino, rehberimiz Buket Pala. Buket, İtalya'da Università degli Studi di Torino üniversitesinde eczacılık üzerine staj yapıyor, stajının arda kalan zamanlarında ise bol bol geziyor. Daha geçtiğimiz haftalarda İspanya, Roma ve Floransa'daydı mesela. 
Buket, büyük bir İtalya ve Torino sevdalısı.
Buket'in Torino'da en çok keyif aldığı şey ise Torino'dan aldığı pembe bisikleti ile sokak sokak dolaşmak. Biz de Buket'in pembe bisikletinin peşine takıldık, Torino'yu keşfe çıktık. İşte Buket'in rehberliğinde Torino. 



Torino'da havalar nasıl*
Torino'da havalar şu ara,özellikle sabah ve akşamları oldukça serin. Gün ortasında güneşli ama aniden bastıran yağmurları da çok meşhur:) Kısaca hem şemsiye hem de güneş gözlüğü taşımakta fayda var.

Torino'yu 3 kelimeyle anlat desem*
Simetrik,Kemerli,Boğalı
(Torino, İtalyanca'da 'küçük Boğa' anlamına geliyor. Bu yüzden şehrin resmi simgesi boğa. Tüm otobüslerde, metrolarda, mağazaların tabelalarında boğa figürleri görmek mümkün. Ayrıca şehrin birçok noktasında bulunan çeşmeler de boğa şeklinde)

Torino'da bu ara ne moda*
 Bu ara en çok mini şort/eteklerin ve maxi elbiselerin altına kombinlenen rock-chic zımbalı botlar çok moda. 

Torino'da yapmaktan en çok keyif aldığın şey*
Avrupa'nın en büyük meydanlarından biri olan Piazza Vittorio'da oturup Po Nehri ve Gran Madre kilisesine karşı bir şeyler içmek. Bu meydanı çok seviyorum. Eşsiz bir manzarası var ve akşamları ayrı bir güzel.
Ayrıca Torino'daki en büyük eşya ve meyve sebze pazarı Porta Palazzo'dan aldığım çok eski pembe bisikletimle sokakları keşfetmek :)

İtalya'dan önereceğin bir müzik grubu ya da sanatçı var mı*
İtalya'dan önereceklerim benim de favorilerim olan;
Jovanotti-Estate (en sevdiğim) 
Emma-Dimentico Tutto
Eros Ramazzotti feat Nicole Scherzinger-Fino All'estasi

Torino'daki favori adreslerin*

Torino Jazz Club
Cazdan hoşlanıyorsanız bu mekanı şiddetle tavsiye ederim. Torino Jazz Club, kaliteli cazın adresi.

Lobelix Cafe-Restoran
 İtalya genelinde saat 7'den sonra ünlü ve tarihi cafelerin çoğunda belirli bir miktar karşılığı içki ve sınırsız açık büfe servisi var. Buna 'aperativo' deniyor. Torino'da akşam saatlerinde aperativo servisi olan bütün mekanlar tıklım tıklım. İtalyanlar yemek yerken sosyalleşmeyi,politika konuşmayı çok seviyor. Lobelix, şu ana kadar gördüğüm en güzel aperativoya sahip restoran.

Murphy's Pub
 Arkadaşlarla bir şeyler içip sohbet etmek için ideal.

Di Un Gelato
İtalya denince akla, pizza ve makarnanın yanında dondurma da gelir. Di Un Gelato, şehirdeki en mükemmel dondurmaları satıyor, emin olabilirsiniz:) Torino'ya özgü Nutellalı ve fındıklıyı mutlaka deneyin!

Via Roma
Bu sokak,büyük San Carlo meydanını da içinde bulunduran, şehrin en işlek alışveriş noktası. Mağazalarla dolu, oldukça uzun bir sokak. Yalnızca vitrinlere bakmak bile hoşuma gidiyor.

Lago Maggiore Gölü
Lago Maggiore gölünün içinde üç tane adacık var ve adalar arası ulaşım küçük teknelerle sağlanıyor. Adalardan birinde botanik müzesi var. Biz gittiğimizde gölde yüzmüştük ve adalardaki eski evler, dar sokaklar, begonvil dolu bahçeler çok çok hoşuma gitmişti.



1-Buket'in emektar pembe bisikleti.
2-Torino'ya yağmur bulutları yaklaşırken.
3-Buket, Lago Maggiore'nin dar sokaklarında.
 4- Torino'nun en etkileyi caddelerinden Via Roma.
5-Lago Maggiore Gölünden tipik İtalyan-Akdenizli bir görüntü.
6-Lobelix'in meşhur aperativoları.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Yaz Tatili Kitabı

Cansu Ruban şiirleri-kısa öyküleri seven bir okur. Şiir-öykü kitapları okurken içine küçük dipnotlar yazan, anılarla yaşamayı seven, nostaljik-romantik bir isim.  Kitapların dünyasında kaybolurken aynı zamanda keyifli müzikler dinlemeyi de bir ritüel haline dönüştüren Cansu'nun kitap dünyasını keşfedelim daha fazla sözü uzatmadan.



Hadi bize "Sonu Gelmez Öpüşler'i" okumamız için bir neden söyle*
 Sembolizm akımından hoşlananlar için en iyi kitaplardan biri diyebilirim. Özellikle Charles Baudelaire'in Kötülük Çiçekleri adlı kitabından Lanetlenmiş Kadınlar eserinin yer aldığı Ashes and Snow belgeselini izlemelerini şiddetle öneririm.

En sevdiğin kitap okuma mekanın*
Otobüsler, trenler, uçaklar diyebilirim.  Yolculuklarda okunan kitapların tadı bi' başka. 

Bu kitaptan sonra hangi kitabı okumayı planlıyosun*
Ece Temelkuran'ın son kitabı Düğümlere Üfleyen Kadınlar kitabını okumayı planlıyorum. Bu kitap dört kadına ait olan bir yolculuğun kitabı. Tamir olamayan yaralı coğrafya Ortadoğu'da geçiyor. Ardından yine Ece Temelkuran'ın Kıyı Kitabı'nı okumayı düşünüyorum.İkisi de bambaşka yolculuklarda bana eşlik edecekler.

Daha çok hangi tarz okumayı seviyosun*
Tarz olarak daha çok kısa öyküleri ve denemeleri tercih ediyorum. Özellikle yatmadan önce okunulan kısa öyküler çok keyifli oluyor benim için. Bunun dışında klasiklerden vazgeçebileceğimi hiç sanmıyorum, Türk klasiklerinden İnce Memed, yabancılardan Yüzyıllık Yalnızlık ve Dönüş. 

Favori 3 yaz kitabın*

19 Ağustos 2013 Pazartesi

fashionandgustoblog Öneriyor!

 Borusan Contemporary, 14 Eylül’de açılacak olan 13.İstanbul Bienal’ini iki farklı sergiyle karşılıyor. 14 Eylül’den itibaren Rafael Lozano-Hemmer’ın Vicious Circular Breathing sergisi, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan Segment #4 seçkisi Perili Köşk’te sanatseverlerle buluşacak. Uluslararası alanda tanınmış sanatçı Rafael Lozano-Hemmer, işlerinde biyometrik alıcılar, projeksiyon cihazları, özel yazılımlar ve mekanik motorlar gibi hem ileri, hem de basit teknolojiler kullanıyor… Tabii hava, kese kağıdı ve insanları da unutmamak lazım. Sanatçının, yaşamsal öğeler aracılığıyla duygusal ve kişisel çağrışımlar yapmayı hedefleyen eserlerinden oluşan Vicious Circular Breathing ve Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan bir seçkiden oluşan Segment #4, Borusan Contemporary Perili Köşk’te görülebilecek.



 Yine aynı tarihte izlenime sunulacak bir diğer çalışma ise, Fransız saraylarından dünyaca ünlü moda markalarının etkinliklerine kadar birçok farklı alanda çalışmalarını sürdüren Thierry Dreyfus’un Our Dreams Remain Our Dreams adlı video çalışması olacak. Işığı, sanatının ana unsuru olarak kullanan Dreyfus’un video çalışması Perili Köşk’ün dış cephesindeki balkonlara yansıtılacak.



13. İstanbul Bienali etkinliklerine paralel olarak kurgulanan bu iki sergi, 20 Ekim’de sona erecek Bienal’den sonra da, 16 Şubat tarihine kadar çağdaş sanatın dinamizmini İstanbul’a taşımayı sürdürecek. Bu iki özel etkinliği kaçırmamanız dileğiyle!

18 Ağustos 2013 Pazar

Chloe Sevigny X Opening Ceremony

Yeni sezon koleksiyonlarının bir bir yerini aldığı mağazalarda, sonbaharın heyecanı yaşanmaya başlamışken, orjinal tasarımları ve işbirlikleri ile tanınan Opening Ceremony, yaptığı eğlenceli animasyonla yeni sezon heyecanını arttırdı. Bu sezon için Chloe Sevigny işbirliğinden doğan koleksiyonun 60'lar esintili, eğlenceli videosunu izlemeyen kalmasın.

İyi Pazarlar!

Herkese İyi Pazarlar! Bu pazarın şarkısı Shivaree'den Goodnight Moon. İlk kez Dolce Gabbana'nın İlkbahar-Yaz Erkek koleksiyonu defilesinde keşfettiğim Goodnight Moon, bu yaz kendi playlistimde gün içinde sıklıkla dinlenenler arasında. Melankolik tavrı ve gitar sololarıyla tam da pazar gibi sakin, dingin.


15 Ağustos 2013 Perşembe

Summer Playlist

Yiğit Yüksel, taze bir Sinema TV mezunu. Farklı-deneysel işleri keşfetme yeteneğine sahip olan Yiğit, Summer Playlist'in konuğu oluyor. Bu, fashionandgustobloga ikinci kez misafir oluşu. Blogun ilk postlarından Snapshot bölümünde Yiğit'in çektiği fotoğraflarla Paris'i gezmiştik hatırlarsanız.
Bu yaz kendi playlistinize yeni şarkılar eklemek için Yiğit'in vereceği önerileri bir kenara not edin, çünkü Yiğit eski radyoculardan. İşin içinden, işi bilen bir isim. Radyoculuk zamanında çaldığı İndie-folk playlistiyle dinleyicilere ulaşan Yiğit, bu kez fashionandgustoblog aracılığıyla müzik severlere ulaşıyor. Yiğit'in bu yaz kendi playlistinde neler var neler yok merak edenler... 
Aşağıdaki müzikler sizi heyecanlandıracak cinsten.


Bu yaz playlistindeki favori 5 parçan*
Jono McCleery - Ballade(Radio Edit)
Pedestrian - Hoyle Road
Austra - Hurt Me Now

Önümüzdeki aylarda gitmeyi planladığın festival/konser var mı*
Rock'n Coke olabilir. Ana sahnede Artic Monkeys, diğer sahnelerde; La Roux, Little Boots, Ellie Goulding, Palma Violets dinlerken keyif alınabilecek isimler. Ama festivallerin yorucu temposu yerine Gigology Onboard Boat party'de boğazda bir tekne üzerinde olmak daha cezbedici gibi.

En unutamadığın festival/konser deneyimin hangisiydi*
Editors ve Suede dinlemeye gittiğim Efes Pilsen One Love 2011, hem kişisel sebeplerden hem de organizasyonun tatsızlığından sıkıcı bir festivaldi.
 Tam bir hayal kırıklığı olduğu için unutamadıklarım arasında.

Yeni keşfettiğin isimler var mı bizle paylaşabileceğin*
French Fries ve Bambounou hatta Clekclekboom records'un tamamı diyebilirim. Aşağı yukarı 20 yaşlarındaki dj'ler Paris'te farklı farklı sesler deniyorlar, ortaya kendi deyimleriyle "kavramsal bas müziği" çıkıyor.

Bu yaz "mutlaka dinlemeli" dediğin bir albüm var mı*
Bu yaz çıkmış bir albüm olmasa da Miles Davis - Ascenseur Pour L'Échafaud albümünü dinlemeyen kalmasın.

13 Ağustos 2013 Salı

1 Şehir 1 İnsan

Bu bölüm farklı kültürlere olan ilgim, uzaklarda neler olup bitiyor merakımla oluştu açıkçası. Biliyorsunuz ki fashionandgustoblog hayattan keyif alanların buluşma adresi. Hayattan keyif almanın bir diğer güzelliği de keşfetmektir. Yeni keşifler peşinde koşan bir gusto olarak yeni bölüm 1 Şehir 1 İnsan ile karşınızdayım.

1 Şehir 1 İnsan'ın ilk konuğu daha önce de StyleZOOM bölümünde küçük bir moda çekimi gerçekleştirdiğimiz Tayfun Yılmaz. Tayfun Danimarka'da Scenario dergisinde yazılar yazıyor, arkadaşıyla ortak açtığı yeni blogunda ise Danimarka sokak modasının nabzını tutuyor. 
Bu hafta Tayfun mini-söyleşimizde Kopenhag'ın en hip mekanlarını ve favori adreslerini anlattı. 


Kopenhag'da havalar nasıl*
Kopenhag'da havalar karışık. Bi yağmurlu bi'güneşli.

Kopenhag'ı 3 kelimeyle anlat desem*
Vintage, hipster, stylish. 

Kopenhag'da bu ara ne moda*
 Mimari yapılarıyla ünlü modern Kopenhag hiç bir zaman şaşaya izin vermez. Mütevazılık önemlidir. Moda burada Stockholm, Milano gibi gözün önüne serilmez, gizlidir anlamak için "To Copenhagenize" kelimesini, insanın kendisinin bulması gerekir. Moda burada markalarda değil çizgilerde saklı. Danimarkalılar bu aralar Kopenhag'ın kendi markalarına yöneliyor gibiler. Biraz trashy ama stil İskandinav. 

Kopenhag'da yapmaktan en çok keyif aldığın şey*
Bu aralar açıkçası en zevk aldığım şey sokağa çıkıp kendi blogum için sokak modası çekimleri yapmak. Blogumu Sabrina diye bir arkadaşımla geliştirdik adı artık friendsntrends, isteyenler friendsntrends.blogspot.com adresinden inceleyebilirler. 

Danimarka'dan önereceğin bir müzik grubu ya da sanatçı var mı*
Kopenhag barları ve clublarında Danimarkalı şarkılar olmazsa olmaz. Aslında doğruyu söylemek gerekirse İsveç müzikte almış başını gitmişken, Danimarka hala 90'lardaki gibi pop yapıp duruyor. Ama fena da olmuyor. Benim favorilerim


Kopenhag'daki favori adreslerin*

Moda*
Buranın Beyoğlusu Stroget caddesinin yanındaki Sidegader olarak adlandırılan küçük sokaklar benim favorim. Danimarkayla özdeşleşen markalar Bruuns Bazar ve Mads Nørgaard da uğradığım adresler. Bu arada Kopenhag'a gelince Danimarka tasarımlarını görmeden gitmek olmaz. Bredgade ve Store Kongens Gade caddelerindeki tasarım mağazaları harika. En trendy olanı ise şu sıralar HAY.

Cafe-Restoran*
 *Tivoli Hotel'in tepesindeki harika Kopenhag manzarası eşliğinde bana göre dünyanın en leziz sushilerini yiyebileceğiniz restoran Sticks'n'sushi
*Danimarkalıların ve tabi ki benim de deli olduğum bi'cafe Joe&The Juice. Harika meyve kokteylleri var ve hepsi ekolojik.
*Sosis vagonu Pølse Vogn'da sosisli sandviçler bi' harika!

Bar-Club*
*Ruby saklı bi yer. Herkes bilmez. Önünde Ruby yazmaz, fakat giden bir daha bırakamaz. Birbirinden hoş kokteyllerle çakır keyf olmak da cabası.
*Geceye hazır mıyız? O zaman Simons kapılarını çoktan açmış demektir. Prenslerin ve prenseslerin de eğlenmek için tercih ettikleri Simons, benim de favori mekanlarımdan.


11 Ağustos 2013 Pazar

İyi Pazarlar!

Cansu'nun kahvaltıları meşhurdur. Bilen bilir. Cansu'nun marifetli ellerinden çıkan özel yemekler/tarifler efsanedir. Yemeklerinden yiyen bir daha yemek ister. Sadece yemekle de kalmıyor Cansu'nun marifetleri. Sofra düzeninden, peçete katlama sanatına kadar her şeyiyle özenle ilgileniyor. En önemlisi bunları yaparken büyük keyif alıyor. Özellikle de dostları için hazırladığı sofralarda... Ben de dostum Cansu'nun pazar kahvaltısına konuk oldum. Bu güzel pazar kahvaltısında ise bize sesiyle-şarkılarıyla Jane Birkin eşlik ediyordu. Jane Birkin'in 2006 yılında çıkardığı Fictions albümünden sizin için seçtiğimiz favori parçalarımız. 
Herkese keyifli pazarlar!






7 Ağustos 2013 Çarşamba

Lynch Kadınları Gibi

Wonderland Magazine süper bi'çekime imza atmış. Görür görmez hemen blogda paylaşmak istedim. Fotoğraftaki kadın tıpkı Lynch kadını gibi. Zaten Wonderland bu çekimi "David Lynch bu senin için" notuyla paylaşmış. Fotoğraflar çok etkileyici. Lynch kadınlarından bahsetmişken sizi Bir Lynch kadını, Chryta Bell ile tanıştırayım. 
"Bir insana ait olamayacak kadar güzel bir ses, aşırı derecede çekici bir görünüm, gizemli ve baygın bal rengi bakışlar... bir kadın bundan daha fazla Lynch kadını olamazdı heralde"  Ekşi sözlükteki arkadaş çok da güzel tarif etmiş  Chrysta Bell'i. Performans sanatçısı, kayıt artisti, ve model olan Chrysta Bell; ikonik yönetmen David Lynch'in keşfi. David Lynch'in müzik dünyasına kazandırdığı kendisi/sesi güzel isimlerden. Dinlemenizi tavsiye ederim.

Chrysta Bell - Angel Star





6 Ağustos 2013 Salı

Summer Playlist

Deniz'le tanışıklığımız geçen seneki GQ Türkiye staj arkadaşlığına dayanıyor. GQ Türkiye'de o moda çekimi senin, bu moda çekimi benim koştururken bir stil güncesi bölümü de yapmıştık hatırlarsanız Deniz'le. bkz. Stil Güncesi: Deniz İrem Çek. Deniz yeni trendleri-modayı takip ediyor ama modaya da körü körüne bağlı kalmıyor. Trendlerden kendine has bir stil oluşturuyor. Stilini ve müzik seçimlerini beğendiğim ender arkadaşlarımdan biri Deniz. Keza beni bu kez de yanıltmadı ve bu yaza özel playlistini bizimle paylaştı. 


Bu yaz playlistindeki favori 5 parçan*
Is Tropical- Dancing Anymore
Passion Pit- Cry Like a Ghost
Palma Violets- We Found Love
Vampire Weekend- Step

Önümüzdeki aylarda gitmeyi planladığın festival/konser var mı*
Yarınki The XX konserinin yanı sıra, uzun yıllar süren bekleyişin ardından kavuşacağım Arctic Monkeys (ve Alex Turner!) var tabii. Konserin olacağı günü iple çekiyorum!   

En unutamadığın festival deneyimin hangisiydi*
Çok sevdiğim Beach House'u dinleyebilme fırsatına eriştiğim Rock N Coke'u unutamam. Zebra şarkısını onlarla beraber söylerken benden mutlusu yoktu.  Electrelane ve Esben&The Witch gibi leziz mi leziz grupları da keşfetmeme neden olmuştu o sene. 

Yeni keşfettiğin isimler var mı bizle paylaşabileceğin*
Allah-las'ı tavsiye ederim. 70'lerin ruhunu günümüze taşıyan nostaljik ve bir o kadar da enerjik, dinleyince insanı mutlu eden bir grup. Junip ve Ratatat da yakın zamanda keşfettiğim, tüm albümlerini zevkle dinlediğim diğer gruplardan. 

Bu yaz "mutlaka dinlemeli" dediğin bir albüm var mı*
Jon Hopkins'in Immunity albumu başarılı. Deneysel elektronik sevenler mutlaka dinlemeli. Daft Punk'ın yeni albümü de hepimizi sevindirdi ama fazlasıyla dinledik sanırım. 

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Müzikli Duvarlar

Bu yaz bir Daft Punk fırtınası yaşanıyorken, "duvarıma da yazdırsam mı Daft Punk aşkımı?" diyenlerin imdadına yetişiyor Pixers markası. Sadece Daft Punk ile de kalmıyor. Depeche Mode, Pink, Rihanna, Jamiroquai sevgisini duvarlara işlemek isteyenlere seçenek çok. Yok ben başka başka duvar kağıtları da istiyorum derseniz adres:






2 Ağustos 2013 Cuma

fashionandgustoblog Öneriyor!

Ağustos ayının ilk açılış postunu sanatla yapalım. İlk kez İstanbul Modern'deki sergiler sayesinde eserleriyle tanıştığım sanatçı Erol Akyavaş'ın Retrospektif sergisiyle... Ağustos ayını deniz-kum-güneş üçlüsü dışında Türkbükü-Çeşme beachlerine alternatif olarak İstanbul'da değerlendirmek isteyenlere fashionandgustoblog bu sergiyi ısrarla öneriyor.


26 Ağustos'a kadar İstanbul Modern'de görebileceğiniz sergi, Erol Akyavaş'ın 1950’li yıllarda başlayan ve 1990’lı yılların sonuna uzanan yarım asırlık sanatsal birikiminin bir dökümünü çıkartıyor. 
Sergi, Akyavaş’ın Doğu-Batı sanat ve kültür dünyası arasında kurduğu kendine özgü sentezi,  zaman içinde dönüşüm geçiren, tuval üzerindeki perspektif ve mimari düzenlemelerini, insan figürünü merkez aldığı bilinçaltı arayışlarını ve son döneminde dünyanın farklı kültürleri ile hesaplaşmalarını geniş bir çeşitlilik içerisinde bir araya getiriyor. 
Yaklaşık 290 yapıtlık seçki, Akyavaş’ın modern ve çağdaş sanat arasında üstlendiği öncü ve yaratıcı kimliğe vurgu yapıyor.



Akyavaş’ın Doğu ve Batı sanatlarını kendi yorumuyla bir araya getirdiği imge dünyası özgün bir sentez olarak kabul ediliyor. Kübizmden Sürrealizme, İslam minyatürü çizimlerinden tarih öncesi duvar resimlerine, kaligrafi kaynaklı uygulamalardan tek tanrılı dinlerin sembollerine uzanan form ve içerik arayışında Akyavaş eşine az rastlanır bir dil geliştiriyor. Klasik anlamda perspektifin kaybolduğu, resme dahil edilen her imgenin bir anlam sorunuyla donatıldığı ve tasavvufi bir aşkla inşa edildiği bu resimlerde Akyavaş inançla sarıldığı bir dünya kuruyor.


Tatili sanatla ya da kültürel bir gezi(müze)ile değerlendirmek her zaman daha iyi bir fikirdir-bence. Ki İstanbul içinde kaçış noktaları bulmak çok kolay ya da kendinize keyifli rotalar yaratmak. Benim her zaman keyif alarak gittiğim mekanlar-ve duraklardan oluşan naçizane bir rota sunmak isterim. Yolu İstanbul'a düşenlere ya da zaten İstanbul'da olanlara... İşte İstanbul Modern'e gitmişken uğramanız gereken adresler.

*Sergi sonrası yorulan bünyelere manzarasıyla iyi gelecek İstanbul Modern Restoran
*Pizzaları ile midenizi şenlendirecek Karaköy'ün pizzacısı Komodor
*Yemek sonrası Julius Meinl kahveleriyle muhteşem kahvenin tadını çıkaracağınız Karaköy'ün ilk sakinlerinden Karabatak